Bağlantılar |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
NUAYMAN'IN ŞAKASI
Bedevînin biri, Peygamber Aleyhisselâm'ı ziyarete gelmiş, mescid avlusunda devesini çöktürdükten sonra içeriye girmişti. Ashabdan birileri de, çok şakacı bir kişi olan Nuayman İbn-i Amr (R.A.)'a latife olsun diye şöyle bir teklifte bulundu:
- Sen şu deveyi kesiversen de onu yesek! Çünkü gerçekten et yemeyi çok özledik. Nasılsa Rasulullah Aleyhisselâm onun bedelini öder.
Nuayman da kalkıp deveyi kesiverdi! Adamcağız dışarı çıkınca, devesinin kesildiğini gördü ve feryadı bastı:
- Eyvah, devem kesilmiş!
Nebi Aleyhisselâm da dışarı çıktı ve sordu:
- Kim yaptı bu işi?
- Nuayman yaptı, dediler.
Peygamber Aleyhisselâm, Nuayman'ın peşine düşerek onu aramaya başladı. Nihayet bir evde saklandığını öğrendi.
Nuayman bir hendeğin içinde gizlenmiş, üstüne hurma dalları ve yaprakları örtmüştü.
Adamın biri, onun saklandığı yere doğru işaret ederek, yüksek sesle şöyle bağırıyordu:
- Ben onu görmedim, ya Rasulallah!
Rasulullah (A.S.) onu buldu, tutup hendekten çıkardı. Bulaşan toz ve topraktan yüzünün rengi değişmişti. Sordu ona:
- Bu yaptığını sana yaptıran nedir?
Nuayman boynunu büktü:
- Benim yerimi sana gösterenler var ya, ey Allah'ın Rasulü! İşte onlar bu işi bana yaptırdılar.
Allah Rasulü Aleyhisselâm, bir yandan şakacı Nuayman'ın yüzündeki tozları siliyor, bir yandan da gülüyordu. Sonra deve sahibini çağırarak devesinin bedelini ödedi.
Latife yapan ve hoş latifeleri de müsamaha ile karşılayan Allah Rasûlü’nün çevresinde de nükteyi seven insanlar vardı. Bunların en meşhuru Nuayman idi. Yâ Rasûlallâh, Bunu sana hediye ediyorum!” derdi.
Bu zât, oldukça fakir olmasına rağmen, Peygamberimize karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine çarşısında gezer, yeni bir meyve gelir gelmez, satıcısından ücretini ödemeden, o malı satın alır, Peygamberimize getirip:
Satıcı parasını almak için geldiğinde de, onu Rasûlullâh’a götürür ve:
“-Yâ Rasûlallah! Bu adama malının parasını ver!” derdi. Rasûlullah’ın:
“-Onu bana hediye etmemiş miydin?” Diye sorması üzerine, Nuayman:
“-Yanımda para yoktu. Onu yemeni arzuladım, sana getirdim.” derdi.
Allah Rasûlü tebessüm eder ve satıcıya parasını öderdi.
Mahreme b. Nevfel b. Vehb el-Zührî, Medine'de bulunuyordu. iki gözü kör, yaşlı bir ihtiyardı. Tam 115 yaşındaydı. Bir gün mescidde kalktı, küçük abdestini yapmak istedi. Nuayman b. Amr b. Rifâa b. Haris, yerinden kalkıp onun yanına geldi. Onu mescidin bir kenarına çektikten sonra "İşte buraya işe" dedi. O da orada oturdu ve çişini yaptı. Halk ona bağırdı. O da çişini bitirdikten sonra "Beni bu yere kim getirdi,dedi.
Ona "Nuayman b. Amr seni getirdi" dediler.
Eğer ben onu elime geçirirsem, şu bastonumla ona öyle bir darbe vuracağım ki, ölünceye kadar unutamayacak" dedi. Böylece bir zaman geçti, Mahreme de olanları unuttu. Sonra bir gün Hz. Osman mescidin bir tarafında namaz kılarken Nuayman, Mahreme'nin yanına giderek "Nuaymandan intikam almak istiyor musun?" dedi.
Mahreme "Evet, nerdeyse onu bana göster" dedi. Nuayman, Mahreme'nin kolundan tutarak onu Hz. Osman'ın arkasına götürdü ve "İşte Nuayman budur" dedi. Hz. Osman namaz kılarken hiç bir şeyden haberi olmazdı. Mahreme iki eliyle asasını tuttu ve bütün gücüyle Hz. Osman'ın kafasına indirdi. Hz. Osman'ın kafası yarıldı. Halk "Sen ne yaptın. Mü'minlerin Emîri'ne vurdun" dediler. Bu olanları işiten Zühre oğulları Nuayman'dan intikam almak istediler, fakat Hz. Osman, onlara "O Bedir savaşına katılmıştı" diyerek engel oldu.
Hazret-i Ebû Bekir, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in vefatından bir yıl önce, ticaret için Basra’ya gitti. Beraberinde Nuayman ile Süveybit b. Harmele de bulunuyordu. Bu ikisi de Bedir savaşına katılmış kimselerdi.
Nuayman kervanın azık işleri ile vazifelendirilmişti. Bir gün Süveybit, Nuayman’a geldi ve:
“-Bana biraz yiyecek ver!” dedi. Nuayman, itiraz ederek:
“-Ebû Bekir gelmedikçe vermem.” dedi.
Süveybit kızdı ve:
“-Gör bak, başına ne işler açacağım.” diyerek ortalıktan kayboldu. Bir müddet sonra birkaç kişiyle birlikte geri döndü.
Süveybit’in getirdiği adamlardan birisi, eliyle kervandaki Nuayman’ı işaret ederek:
“-Bu mu?” Diye sordu. Süveybit de:
“-Evet, bu! Aman söylediklerimi unutma. Ne derse yalan söylüyor. Kendisini hür zannediyor!” diye tenbih etti. Adam:
“-Tamam, merak etme!” diyerek, beraberinde getirdiği adamlara:
“-Şu köleyi tutup getirin!” diye emretti.
Nuayman’ın ellerini, ayaklarını bağlamaya başladılar. Nuayman, olanlara şaşırmış bir yandan da feryat ediyordu:
“-Bırakın beni, ben hür birisiyim. Bu adam size şaka yapmış, bırakın beni!” Adam:
“-Efendin, seni bize anlattı! Hadi yürü!” diye bağırdı.
Adamlar önde, Nuayman arkada uzaklaşıp gittiler. Bir müddet sonra Hazret-i Ebû Bekir geldi. Süveybit’e Nuayman’ı sordu. O da olanları anlattı. Nuayman’ı on tane genç deveye, esir tâcirlerine sattığını söyledi. Hazret-i Ebû Bekir develeri götürüp, Nuayman’ı onlardan aldı. Medine’ye vardıklarında, Allah Rasûlü’ne bu olayı anlattılar. Allah Rasûlü ve ashabı zaman zaman bu olayı hatırlayıp tebessüm ederlerdi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|