Lapsekili
  ortadoğu ve su
 
Orta Doğu’da uyumayan sorun:Su

 

Orta Doğu’da uyumayan sorun:Su
Türkiye, hoyratça kullandığı su kaynaklarının eksikliğini, büyük şehirlerde başlayan kesintilerle bundan sonra yakından hissedecek

Bugün Ortadoğu’da silahlı çatışmalar gündemde olsa da gelecekteki sorunun su olarak tanımlanması Türkiye açısından önem taşıyor

Su sorununun merkezinde TÜRKİYE
Yirmi birinci yüzyıl Kafkaslarda ve Orta Asya’da enerji politikaları yeni bir döneme hazırlanırken genelde dünya, özelde ise Ortadoğu; su politikaları kapsamında yeni bir uluslararası sürece hazırlanıyor. Aslında su sorunu sadece Ortadoğu ile sınırlı kalacak nitelikte değil ve sorun sadece jeopolitik yönü ile de tartışılmıyor. Dünya nüfusunun hızla artması, suyun kullanım oranının her geçen gün fazlalaşması, kaynakların giderek daha sınırlı hale gelmesi, sorunu karmaşık bir boyuta sürüklüyor. Bütün bunların yanında, dünyanın geleceğini tehdit eden küresel ısınma tehlikesinin ortaya çıkması da dünyada su kaynaklarına olan ihtiyacı artırırken, yaşamsal hammadde ve politik malzeme haline getiriyor. Ülkeler, su sıkıntısı çekmemek için yeni stratejiler üretirken, ortak sular üzerinde ortak yönetim hakkı da talep edebiliyor. Bu konuda dünyanın en tartışmalı bölgesinin adı ise yüzyıl öncesinden biliniyordu. Çünkü bugün ve gelecek 20 yıl içinde “Su Savaşları’na” sahne olabileceği öngörülen Ortadoğu, “su” sorununu yüzyıl önce yaşamaya başladı. Türkiye, bugüne kadar hoyratça kullandığı su kaynaklarının eksikliğini, büyük şehirlerde başlayan su sıkıntısı ve kesintilerle bundan sonra yakından hissedecek.

Petrolden önemli
Türkiye’nin hiçbir dönemde “öncelikli sorunu” olmayan su, artık hem yaşam hem de enerji kaynağı olarak gündemin ilk sırasına oturdu. Son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlayan su sorununun eksenini, nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve yaşanan iklim değişiklikleri oluşturuyor. Su sıkıntısı gelecek 20-25 yıl içerisinde Ortadoğu dahil bazı bölgelerde su krizine dönüşecek gibi görünüyor. Bu nedenle de su; 21. yüzyılın stratejik kaynaklarından biri olarak algılanıyor. ABD Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde yapılan çalışmalara göre 2000’li yıllarda Ortadoğu’da önemi artan petrol değil “su” olacak. Kurum tarafından hazırlanan raporda, bölge devletleri arasında su konusunda ikili veya çoklu görüşmelerin daha dikkatli yapılmasının gerekliliği ortaya konuyor. Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen, bölge ülkelerinin en asgari müşterek çıkarlarda bile birleşerek su konusunda bir araya gelemeyişlerinin sonucunda, Batılı ülkelerin iştahlarının kabardığını belirterek, “Bölge ülkeleri arasındaki anlaşmalar ne kadar zayıf olursa veya sürüncemede tutulursa, batılı ülkelerin Ortadoğu su sorununa burunlarını sokarak çıkar sağlamaları da o kadar fazla olacaktır” diyerek konunun önemine dikkat çekiyor.

Batılıların oyunu
I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da kendilerine bağlı kukla devletleri ortaya çıkaran Fransa ve İngiltere toprak paylaşmasında bugünün Lübnan ve Suriye’si Fransa’ya, Ürdün ve Irak da İngiltere’ye bırakılmıştır. Bunun dışında Filistin Özerk Bölgesi ve Kudüs’ün durumu daha sonra yapılacak bir ittifaka bırakılmıştır. Bugünkü Irak’ın kuzey kısımları ve Musul da önceleri Fransızlara daha sonra petrolün farkedilmesiyle Fransa’ya da çıkar sağlayacak bir anlaşma ile İngiltere’ye bırakılmıştır. Bu paylaşmada en dikkat çekici yön, o zamanlarda Lübnan, Suriye, Ürdün ve Filistin topraklarının sınırlarını belirlerken Şeyh (Hermon) dağı ve eteklerindeki su kaynakları ile Yarmuk, Şeria (Ürdün) nehri gündeme getirilmiştir. Yahudi taraftarlarının baskıları ile Şeyh dağının eteklerinde Hasbani, Dan ve Banyas kolları sırası ile Lübnan, Filistin ve Suriye’ye bırakılmıştır. Yahudi cemaatlerinin tüm baskılarına rağmen Litani nehri Fransızların etki alanı olan Lübnan’da bırakılmıştır. Halbuki, daha o zamanlardan Yahudi cemaatleri, Litani nehrinin Filistin topraklarına bırakılmasını istemişlerdir. Bunun anlamı daha sonraki yıllarda ortaya çıkmıştır. Müstakbel İsrail devleti böylece Litani nehrini de sınırları içine almayı planlamıştır. Bütün bu gelişmeler Ortadoğu’da su sorununun batılı devletler tarafından ortaya çıkarıldığını göstermektedir. Bunun sonucunda bugün bile bu devletlerin çıkarları Ortadoğu su sorunları ile gündemde kalmaktadır.


Son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlayan su sorununun eksenini, nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve yaşanan iklim değişiklikleri oluşturuyor


Kaynaklar stratejik öneme sahip
Ortadoğu uzmanları, Türkiye’nin su konusunu stratejik olarak nitelendirmesi gerektiğini dile getiriyor. Bugün Ortadoğu’da başta Irak olmak üzere, Filistin, İsrail, Lübnan gibi bölgelerde silahlı çatışmalar gündemde olsa da gelecekteki sorunun su olarak tanımlanması ya da “su”yun öncelikli sorun olarak gündeme gelmesi, Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Türkiye her ne kadar su kaynakları açısından zengin bir ülke olarak görülse de, ortaya konan raporlarda gerçek kaynakların hiç de bu kadar zengin olmadığı ortaya çıkıyor. Öte yandan suyun diplomatik bir araç olarak gündeme gelmesiyle birlikte, Ortadoğu’da sadece su kaynakları değil, diplomatik olarak araç görülen tüm parametreler işin içine giriyor.

Koz durumunda
Su sorunu nedeniyle Suriye’nin yıllarca PKK terör örgütüne destek çıkması ve himayesi altında tutmak istemesi, su sorununun gelecek dönemde alacağı boyutları algılamak açısından önemli bir örnek sayılabilir. Öte yandan Birleşmiş Milletler, hazırladığı raporlarda su konusunda dünyanın en sorunlu bölgesi olarak Ortadoğu bölgesini göstermekte. Ortadoğu dünya nüfusunun yüzde 5’ini barındırırken dünyadaki temiz su kaynaklarının sadece yüzde birine sahip. Temiz su kaynaklarının yüzde 90’ı ise Fırat ve Dicle örneğinde olduğu gibi sınır aşan sulardan oluşuyor.

Türkiye her ne kadar su kaynakları açısından zengin bir ülke olarak görülse de ortaya konan raporlarda gerçek kaynakların hiç de bu kadar zengin olmadığı ortaya çıkıyor

Tarihi proje Ortadoğu’nun arka bahçesi
konumundaki bir coğrafyada yeralan GAP projesi, sadece Türkiye için değil, bölge ülkeleri için de hidrolojik açıdan büyük bir
önem taşıyor

Tek kazanan İsrail olacak
Yakın tarihte Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail devletleri sınırlarında suni olarak ortaya konulmuş bu tür küçük ölçekteki su sorunlarının özellikle Türkiye’yi de içine çekecek biçimde şekillendirilmesine çalışıldığını belirten Türkiye Su Vakfı Başkanı Zekai Şen, böyle bir durumda en fazla çıkarı olacak devletin İsrail olacağını söylüyor. İsrail’de Dicle ve Fırat nehirleri suları ile ilgilenen bir birimin varlığının bu durumu aslında tüm açıklığı ile ortaya serdiğini vurgulayan Şen, Türkiye sularının bu küçük ve yerel ölçekli su sorunlarının içine çekilmeye çalışıldığını, bunun için de bazı batılı diplomatların “Ortadoğu su kaynaklarının sınırlar düşünülmeden havza bazında değerlendirilmesini istediklerini” ifade ediyor.

Dışişleri dikkat çekti
Bu bakımdan kıyıdaş ülkeler olan Suriye ve Irak ile Türkiye arasında bazı su sorunlarının bulunmasının doğal ve kaçınılmaz bir sonuç olduğunu kaydeden Şen, “Ancak buna küçük ölçekteki su sorunlarının yaşandığı Filistin, Ürdün ve özellikle de İsrail’in katılımlarının sağlanmaması önemlidir” uyarısını yapıyor.
Ortadoğu’daki gelişmelere bakıldığında içinde bulunduğumuz coğrafyanın su ve su politikaları açısından önemi daha da artıyor. Türkiye özellikle topraklarından doğan ve diğer ülkelerde
denize dökülen Dicle ve Fırat nehirlerindeki suyun kullanımı ve bu suların yönetimi ile ilgili sorunları yaşamaya başladı bile. Ülkeler arası ilişkilerde bu durum neredeyse diplomatik her gelişmede çözüme kavuşturulması gereken bir mesele olarak ortaya atılırken, Ortadoğu ülkeleri içerisinde de su sorununun merkezinde Türkiye bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2007 yılı bütçe görüşmeleri için hazırladığı kitapçıkta da Ortadoğu’da yaşanacak su sorununun altı çizildi. Türk dış politikasına yönelik olarak genel bir görünüm ortaya koyan kitapçıkta, 21.yüzyılda Ortadoğu’da petrolün de ötesinde önem kazanacak olan su sorunu gündeme getirildi. Su sorununun son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başladığının belirtildiği Dışişleri Bakanlığı kitapçığında, nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve yaşanan iklim değişikliklerinin su sorununun eksenini oluşturacağı da kaydediliyor. Su sıkıntısının gelecek 20-25 yıl içerisinde Ortadoğu dahil bazı bölgelerde su krizine dönüşmesinin üzerinde duruluyor.


Kuraklık önemli bir tehdit
Yetersiz su kaynakları ülkelerin nüfus dengesini derinden etkilerken, küresel ısınmaya bağlı kuraklık da insanlığın en önemli sorunu olarak gündemde




 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol